Radiohead, Oxfordshire'lı bir İngiliz alternatif rock grubudur.
Grubun üyeleri Thom Yorke (baş vokal, ritim gitar, piyano ve elektronik ses işleme caihazları), Jonny Greenwood (baş gitarist, ve diğer enstrümanlar), Ed O'Brien (gitar, arka vokal), Colin Greenwood (bas gitar, synthesizer) ve Phil Selway (davul, perküsyon)'dır. Genellikle kendi dönemlerinin en yaratıcı grupları arasında gösterilirler. Bunun en büyük nedenleri de birkaç katmandan oluşan şarkıları ve bir albümlerinden diğerine müzik tarzlarındaki radikal değişikliklerdir. Albümlerini EMI gibi büyük bir plak şirketinden çıkarıyorlarsa da çoğunluk tarafından hem müzikal hem de politik bağımsızlıklarını korudukları düşünülmektedir. Albümleri dünya çapında 23 milyon satış rakamına ulaşmıştır. [1]
1986'da okul arkadaşları arasında kurulan grubun ilk teklisi 1992 yılında piyasaya sürülen Creep'tir. Başlarda fazla ilgi görmeyen parça, grubun çıkış albümlü olan Pablo Honey (1993)'de de yayımlandıktan sonra dünya çapında bir hit haline geldi ve özellikle radyolardan fazlaca ilgi gördü. Radiohead kendi ülkelerinin dışında tek-hitlik mucize olarak görülmüş olsa da kendi ülkeleri İngiltere'de ikinci albümleri The Bends (1995)'i çıkararak büyük bir hayran kitlesi elde ettiler. Bu ilginin büyük bir kısmını Thom Yorke'un etkileyici vokalleri ile grubun yoğun gitar atmosferlerine borçluydular. Thom Yorke'un falseto yorumlamaları hayranlar ve eleştirmenler tarafından beğeni topladı. Radiohead'in üçüncü albümü OK Computer (1997), grubun çok daha büyük ilgi görmesini sağladı. Hem zengin müziği hem de modern yaşamdaki yabancılaşma temalarıyla OK Computer, müzik eleştirmenleri tarafından 1990'ların en belirgin eserleri arasında gösterildi.
Kid A (2000) ve Amnesiac (2001) yayınlandığında grup şöhretinin zirvesine ulaştı, fakat tarz değişiklikleri eleştirileri beraberinde getirdi. Grup, "Kid A" ve sonraki albümlerde deneysel elektronik müzik ve caza eğilim gösterdi. Altıncı albümleri Hail to the Thief (2003), gitar temelli rock müziği ve elektronik müziğin modern şarkı sözleriyle harmanlanmış halidir.
Radiohead, yedinci albümlerini yayınlamadan önce kayıt şirketleri EMI ile biten sözleşmelerini yenilemedi. Kayıt şirketi anlaşmazlığın sebebini grubun çok fazla para talep etmesi olarak gösterdiyse de, Thom Yorke, grubun resmi blog sitesi Dead Air Space'de taleplerinin sadece kendi müzikleri ve müziklerinin gelecekte nasıl kullanılacağı üzerinde yetki istemek olduğunu, astronomik para talep ettikleri iddiasının "koca bir yalan" olduğunu belirtmiştir.[2] Böylece grubun son albümü In Rainbows (2007) etiketsiz olarak sadece internet üzerinden piyasaya sürüldü. Müzik piyasasında ilk kez uygulanan bir sistemle, fiyat belirleme kararı müşteriye bırakıldı (ücretsiz indirmek te mümkündü).
Grup 2005 yılında Rolling Stone dergisinin "Gelmiş geçmiş en büyük sanatçılar" listesinde 73. oldu.[3] Grubun gitaristlerinden Jonny Greenwood ile Ed O'Brien de aynı derginin "Tüm Zamanların En İyi 100 Gitaristi" listesine 59. sıradan girmişlerdir.[4]
Radiohead grubunun kurucuları, Oxfordshire'deki köklü bir erkek okulu olan Abingdon School'da öğrenciyken tanıştı.[5] Thom Yorke ve Colin Greenwood aynı dönemde, Ed O'Brien ve Phil Selway bir üst dönemde, Jonny Greenwood da iki dönem alttaydı. 1986 yılında, grubun bütün üyeleri sadece cuma günleri müsait olduğundan sadece cuma günleri okulun müzik salonunda çalışabildikleri için, Türkçe "Bir Cuma Günü" anlamına gelen "On A Friday" ismini verdikleri bir grup kurdular. [6] Jonny Greenwood başta klavyeci olarak gruba girdi ama bir süre sonra baş gitarist oldu.[7] 1987'de Jonny hariç bütün üyelerin üniversiteye başlamasına rağmen, grup haftasonlarında ve tatil günlerinde çalışmaya devam etti.[8] 1991'de Jonny hariç bütün üyeler üniversiteyi tamamlayınca, grup Manic Hedgehog gibi demo kayıtlar yapmaya başladı ve Oxford'da bazı canlı performanslarda bulundu. Aslında Thames vadisinde bağımsız müzisyenlerin sıkça kullandığı sahneler vardı ama On A Friday'in müzik tarzı buralarda sahne alanların tarzıyla uyuşmuyordu.[9] "On A Friday" duyulmaya başlayınca prodüktörler ve müzik şitketleri grupla ilgilenmeye başladı. "Oxford's Courtyard Studios" isimli müzik stüdyosunun ortağı Chris Hufford, "Jericho Tavern"de "On A Friday"ı canlı seyretti ve çok etkilendi. Stüdyonun diğer ortağı Bryce Edge ile On A Friday'e menajerlik yaptılar ve bir demo kaset hazırladılar;[8] ikili hala grubun menajerliğini yürütüyor. 1991 yılında Colin Greenwood çalıştığı kayıt atölyesinde EMI şirketinin temsilcisi Keith Wozencroft ile yaptığı görüşme sonucunda, grup adına altı albümlük bir kayıt anlaşması imzaladı. Daha sonra isimlerini, Talking Heads grubunun True Stories albümündeki "Radio Head" şarkısından esinlenerek "Radiohead" olarak değiştirdiler.
Courtyard" stüdyolarından Hufford ve Edge, Radiohead'in Mart 1992'de çıkan ilk EP albümü Drill'in prodüktörlüğünü yaptılar. Albüm listelerde başarı gösteremeyince, ilk uzunçalar albümlerinin prodüktörlüğü için —daha önce Pixies ve Dinasour Jr'ın da prodüktörlüğünü yapan— Paul Kolderie ve Sean Slade ile anlaştılar. Albüm 1992 sonlarında Oxford stüdyosunda kaydedildi.[7] Creep teklisinin 1992 sonlarında yayımlanmasıyla, hepsi olumlu olmamakla birlikte, İngiliz müzik basınının dikkatini çekmeye başladılar. İngiliz müzik dergisi NME, Radiohead ile alakalı "bir rock grubu için korkaklık kusurlu" yorumu yaptı.[10] BBC Radyo 1'de, müziklerini "fazla depresif" bulduğu için yayınlamadı.[11] Grup çıkış albümleri Pablo Honey'i Şubat 1993'te çıkardı. Müzik tarzı 1990'ların başlarında popüler olan "grunge"a yakın bulundu ve Nirvana grubunun izinden gittikleri düşünüldü.[12] Fakat bu albüm de İngiltere listelerinde başarı gösteremedi. Sonraki teklileri "Stop Whispering" ve "Anyone Can Play Guitar" da aynı şekilde başarısızdı.
Fakat "Creep" beklenmedik bir şekilde, başta İsrail ve ABD radyolarında başta olmak üzere, bütün dünyada ses getirdi.[8] Grup 1993 başlarında Amerika turnesine çıktığında "Creep"in klibi MTV'de sıklıkla yayınlanıyordu.[13] Şarkı, listelerde iki numaraya kadar yükseldi. Aynı yılın sonlarında tekrar yayınlandığında B.K. tekliler listesinde yedi numaraya kadar yükseldi. Ani gelen başarıdan sarsılan grup, Pablo Honey turnesi ikinci yıla sarktığında neredeyse dağılıyordu.[14] Grup bir yıldan uzun süren turnenin sonlarına doğru, hâlâ iki sene önce kaydettikleri şarkıları çaldıkları için, hislerini "berbat bir deneyim, sanki bir zaman sarmalında sıkışmak gibi"[15] diyerek ifade etmişlerdir.
Amerika turnesinden sonra grup prodüktör olarak John Leckie ile anlaşarak Abbey Road Stüdyolarında ikinci albümleri üzerinde çalışmaya başladı. Üyeler "Creep" başarısı, ve sonraki albüm üzerindeki beklentiler yüzünden gergindi.[16] Üzerlerindeki baskıyı azaltmak için Asya, Avustralya ve Uzak doğu'ya turnelere çıktılar. Fakat şöhretleriyle tekrar yüzleştikleri bu turnelerde Thom Yorke, "seksi, küstah ve göze hoş gelen MTV tipi yaşam tarzının" dünyaya pazarlanmasına yardımcı olduğunu düşünüp hayal kırıklığına uğradı.[17] 1994'te çıkardıkları EP My Iron Lung, ikinci albümleri için öngördükleri daha derin müziğe geçiş niteliğindeydi.[18] Satışlar memnun ediciydi ve albüm, grubun sadık hayran kitlesinin oluşmasında etkili oldu.[19] Turnelerde yeni şarkılar üreterek ikinci albümleri The Bends'in kayıt işlemleri 1994 sonlarında tamamlandı. Albüm 1995'te yayınlandı.
İngiliz medyasının ilgilendiği britpop tarzının dışında kalan grup, The Bends ile, sonunda vatanlarında medyanın dikkatini çekmeyi başardı.[9] Sıkça tekrarlanan kısa bestelerin hakim olduğu kaset, grubun üç gitaristinin başarısıyla ve klavyenin daha etkin kullanımıyla, birinci albümlerine göre daha etkileyici bir atmosfer oluşturuyordu.[7] "Fake Plastic Trees", "Just", ve "Street Spirit (Fade Out)" teklileri İngiltere listelerinde başarılı oldu. 1995 ortalarında, o sırada dünyadaki en büyük rock gruplarından biri olan, ilk esin kaynakları R.E.M.'in desteğiyle turneye çıktı.[15] Turnenin başlangıcında Michael Stipe "Radiohead o kadar iyi ki, beni korkutuyor" demiştir. [20] Bu şekilde ünlü hayranlarının ve "Just" ve "Street Spirit (Fade Out)" şarkılarının avangart kliplerinin etkisiyle, şöhretleri İngiltere dışına yayıldı. Murat Erturgut "Bence grubun dönüm noktası, The Bends albümünün yayımlanmasından sonraki dokuz veya 12 ay ve senenin sonuna doğru yapılan "en iyi şarkılar" anketlerine girmeye başlamasıdır. O zaman grubu oluşturmakla iyi ettiğimizi hissettik" demiştir.[21]
OK Computer için iki şarkının kaydı tamamlanmıştı. War Child girişiminin The Help Album projesi için Lucky isimli parçalarını seslendirdiler[22] ve Baz Luhrmann'ın yönettiği Romeo ve Juliet uyarlaması flim için Exit Music (For a Film) şarkısını bağışladılar. Kayıt yapımcıları Nigel Godrich'in yardımıyla, grup 1996'nın başlarında sonraki albümlerini kendi kayıt stüdyolarında kaydetmeye başladı. Haziran 1996'da Oxfordshire yakınlarındaki bir elma ambarından dönüştürülmüş "Canned Applause" isimli kayıt stüdyolarında dört şarkının kaydını tamamladılar.[23] Kayıtları tamamlamadan önce şarkıları dinleyici karşısında canlı söyleyerek mükemmelleştirmeye karar verdiler ve Alanis Morissette'in turnesinde ön grup olarak konserler verdiler. Geriye kalan parçalar Jane Seymour'un Bath yakınlarındaki 15. yüzyıldan kalma malikânesinde kaydedildi. [24] Kayıtlar çok rahat bir ortamda, farklı odalarda, istedikleri herhangi bir saatte kayıt yaparak, esinlenme için The Beatles, DJ Shadow, Ennio Morricone ve Miles Davis dinleyerek gerçekleşti. [21][7] 1996 sonlarında kayıtlar tamamlandı.
Üçüncü albümleri OK Computer Haziran 1997'de yayımlandı. Genelde melodik rock tarzında olan bu albümde deneysel müzik yapıları, elektronik müzik ve avangart akımları da denediler.[25] OK Computer, İngiltere listelerine 1 numaradan giriş yapan ilk albümleri oldu ve dünya çapında yüksek ticari başarı getrirdi. Amerikan listelerinde en yüksek 21 numaraya yükselebilmesine rağmen dinleyiciler tarafından büyük kabul gördü ve o seneki Grammy Ödülleri'nde "En iyi alternatif albüm" ve "Yılın en iyi albümü" dallarında aday oldu, fakat sadece "En iyi alternatif albüm" ödülünü kazandı.[26] "Paranoid Android", "Karma Police" ve "No Surprises" albümün teklileri olarak yayımlandı, Karma Police 14 numarayla Amerikan modern rock listelerinde en beğenilen parçaları oldu.[27]
Sonuç olarak OK Computer çok olumlu eleştiriler aldı ve Thom Yorke "Böyle bir geri dönüşüm beni çok şaşırttı. Artık hiçbirimiz (albümün) iyi veya kötü olduğunu bilmiyorduk. Aklımı başımdan alan şey ise, insanların gerçekten her şeyi, yaratmak istediğimiz dokuyu, sesleri ve atmosferi almış olduğuydu." demiştir. [28] OK Computer'ın yayımlanmasını "Against Demons" (Canavarlara Karşı) dünya turnesi izledi. "No Surprises" şarkısının klibinin yönetmeni Grant Gee, turne boyunca grupla birlikte oldu ve grubu filme çekti; bu görüntüler 1998'de Meeting People Is Easy (İnsanlarla Tanışmak Kolaydır) başlığıyla bir tür belgesel olarak yayımlandı.[29] Belgesel, grubun müzik endüstrisi ve basın konusundaki hoşnutsuzluğunu ve 1997 ortalarından 1998 ortalarına kadar yaklaşık bir yıl süren turnein grubu tüketişini gösteriyordu.[7] Bu sürede grup 7 Television Commercials (7 Televizyon Reklamı) adında bir klip derlemesi ve OK Computer albümünün B-yüzlerinden oluşan 2 EP çıkardı.
Radiohead, 1997-1998 turnesinden sonra oldukça durgun bir dönem geçirdi. Turne bittikten sonra tek konserleri, bir insan hakları savunma kuruluşu olan Uluslararası Af Örgütünün Paris konseri oldu.[30] Daha sonra Thom Yorke, bu dönemde grubun dağılma eşiğine geldiğini ve kendisinin ağır bir depresyon geçirdiğini ifade etmiştir: "1998 yılbaşı arefesi hayatımın en kötü günlerinden biriydi. Çıldıracakmış gibi hissediyordum. Gitarı her elime aldığımda içimi bir korku sarıyordu. Bir şarkı yazmaya başladığımda 16 satır sonra duruyor, kağıdı bi çekmeceye koyuyordum. Sonra tekrar bakıp parçalıyor, imha ediyordum."[31] 1999 başlarında grup sonraki albüm için çalışmaya başladı. Kayıt şirketlerinin bir son teslim tarihi vermemesine ve üzerlerinde artık baskı olmamasına rağmen kayıt gergin bir ortamda geçiyordu. Her üye grubun geleceği için farklı fikirler yürütüyordu. Thom Yorke hala şarkı yazamıyordu ve bu onu daha soyut şarkılar yazmaya itiyordu.[31] Sonuçta, farklı bir müzikal istikamet belirlemeye karar verdiler, herkes gruptaki fonksiyonunu tekrar belirledi.[12] Grup, yapımcıları Nigel Godrich ile Paris, Kopenhag ve Gloucester'daki ve Oxford'da yeni tamamlanan stüdyolarda inzivaya çekildi. Yaklaşık 18 ay sonra, Nisan 2000'de kayıtlar tamamlandı.[31]
Radiohead, dördüncü albümleri Kid A'i, stüdyolarda geçirdikleri sürenin ilk meyvesi olarak, Ekim 2000'de yayımladı. Tarz olarak OK Computer albümünün devamı olarak algılanan bu albüm, daha minimalsit bir tondaydı. Gitar önceki albümlerdeki kadar müziğe hakim değildi ve ondes martenot, programlanmış elektronik vuruşlar ve yaylılar ile pirinç üflemelilerin de dahil olduğu, daha çeşitli enstrümanlar kullanıldı.[31] Albüm, grup için o zamana kadarki en büyük ticari başarıyı getirdi. Şarkıları, A.B.D. başta olmak üzere birçok ülkede listelere bir numaradan giriş yaptı.[32] Bu başarı bazıları tarafından abartılı bir tanıtım kampanyasının sonucu olarak görüldü; albüm, yayımlanmadan birkaç ay önce dosya paylaşım ağı Napster'a sız(dırıl)mıştı. Ayrıca OK Computer'den sonra yoğun bir beklenti vardı.[12][12] Grup Kid A albümünden tekli çıkarmamasına rağmen, radyo promosyonları "Optimistic" ve "Idioteque" radyolarda sıklıkla yayınlandı. Şarklılara çekilen kliplerin ve internetten de dağıtılan "Blip" adındaki kısa reklam filmlerinin de tanıtımda büyük etkisi oldu.[33]
2001 başlarında grup tekrar "En iyi alternatif albüm" ve "Yılın en iyi albümü" dallarında Grammy Ödülleri'ne aday oldu ve "En iyi alternatif albüm" ödülünü kazandı. Kid A bağımsız müzik çevrelerinden olumlu olumsuz birçok eleştiri aldı. Eleştirmenlerin çoğunluğu albüm için "ticari bir intihar notu" yorumu yaptı ve grubun artık eski tarzına geri dönmesinin çok zor olduğunu ifade ettiler.[10][9] Aynı şekilde, grubun hayranları da ikiye bölündü; bir kısmı bu yeni tarzı korkunç bulup hayrete düşerken, diğer yarısı da bu albümün grubun en iyi albümü olduğunu düşünüyordu.[17][34] Diğer yandan Thom Yorke, değişimin ticari kaygılardan kaynaklandığını inkar ediyordu; "Kid A"in bu denli hor görülmesi beni çok şaşırttı. Çünkü müzik, algılanması bu kadar zor olan bir şey değil. İşi zorlaştırmaya çalışmıyoruz. Aslında iletişim kurmaya çalışıyoruz, ama yolda bir yerde galiba birilerini kızdırmışız. Yaptığımız o kadar radikal değildi."[9] Kid A albümünün konserlerinde, Naomi Klein'in anti-küreselleşmeyle alakalı kitabı No Logo'yu okumuş olan grup, Avrupa turnesinde sponsorsuz, çadır tipi bir sahnede; Kuzey Amerika turnesini de küçük sahnelerde gerçekleştirdi.[33]
Kid A albümündeki şarklıarla aynı dönemde kaydettikleri diğer parçaları kapsayan sonraki albüm Amnesiac, Haziran 2001'de yayımlandı. Bu albümdeki parçalar da Kid A tarzında, grubun elektronik müzik ve sanatsal rock eğilimlerini pekiştiren tarzdaydı, fakat daha fazla caz etkisi vardı. Amnesiac, ticari başarısının yanında eleştirmenlerden de olumlu yorumlar topladı; Amerikan listelerinde 2 numaraya kadar yükseldi ve Grammy ile birlikte Mercury Music Prize ödülüne de aday olarak gösterildi.[35][10] 1997'den beri çıkardıkları ilk tekliler olan "Pyramid Song" ve "Knives Out" oldukça başarılıydı, üçüncü tekli olarak "I Might Be Wrong" düşünüldü fakat sonradan, o zamana kadarki ilk konser çekimi olarak I Might Be Wrong: Live Recordings ismiyle Kasım 2001'de piyasaya sürüldü. Bu vidyo dağıtımında, Kid A ve Amnesiac parçalarının konser kayıtları ve daha önce yayımlanmamış şarkıları "True Love Waits"in akustik versiyonu bulunuyordu. Amnesiac'ın yayımlanmasından sonra grup Japonya, Avrupa ve Kuzey Amerika'yı kapsayan bir turneye çıktı.
Radiohead Temmuz ve Ağustos 2002'de Portekiz ve İspanya turnelerinde birkaç yeni şarkı söyledi. Altıncı albümlerinin kayıtları için Nigel Godrich ile Los Angeles'daki bir stüdyoda iki hafta geçirdiler. Daha sonra Oxford'da birkaç şarkı daha kaydettiler. Grup üyeleri bu dönemi, Kid A/Amnesiac kayıt döneminin aksine, sorunsuz ve rahat bir dönem olarak anlatırlar.[5] Yeni albüm Hail to the Thief Haziran 2003'te yayımlandı. Bu albüm bir anlamda grubun müzikal sergüzeştiydi; gitar egemen rock parçaları ve elektronik müziğin, güncel şarkı sözleriyle harmanlanmış haliydi.[36] Eleştiriler genel olarak olumluydu. Çoğu eleştirmen, artık grubun OK Computer ile başlayan tarz değişimini bırakıp, yaratıcı bir şekilde ilerlediğini ifade ediyordu.[37] Ticari olarak çok başarılı olan albüm Billboard listesine üç numaradan giriş yaptı, sonra da İngiltere'de Platin plak, ABD'de Altın Plak sertifikalarını aldı. Albümün teklileri "There There", "Go to Sleep" ve "2+2=5" radyolarda sıklıkla çalındı. Albüm 2003 Grammy Ödülleri için "En iyi alternatif albüm" dalında aday gösterildi. Albümün yapımcıları Nigel Godrich ve Darrell Thorp da "Mühendisliği en iyi yapılan albüm" dalında Grammy Ödülü kazandı.[38]
Thom Yorke, Hail to the Thief albümünün adının, o sırada gündemi meşgul eden ABD başkanlık seçimleri hakkında olduğu iddialarını yalanlamış ve bu deyişi ilk kez BBC Radio 4'da, zamanında seçimlere hile karıştırdığı için başkanlığı boyunca "hırsız" olarak bilinen John Quincy Adams hakkındaki bir tartışmada duyduğunu söylemiştir.[5] Fakat Yorke albümün 2001 ve 2002 yıllarında dünya gündemindeki olaylardan etkilendiğini, ve Hail to the Thief deyişinin kendisi için çok etkileyici ve güçlü bir deyiş olduğunu, bunun belli bir konuda bir protesto olarak algılanmasına üzüleceğini, çünkü grubun ve kendisinin bir protesto şarkısı yazma niyetinde olmadığını belirtmiştir.[5] Hail to the Thief'in yayımlanmasından sonra grup Haziran 2003'te Glastonbury Festivali'nde başlayıp 2004 ortalarında Coachella Festivali'nde sona eren, dünya çapında bir turneye çıktı. Turneleri sırasında Hail to the Thief albümünün B taraflarından oluşan COM LAG EP'sini çıkardılar. Turne bittikten sonra Oxford'daki stüdyolarında yeni albüm için çalışmaya başladılar, fakat hiçbir şirketle anlaşmaları olmadığından araya bir fasıla girdi. Bu sürede üyeler kendi solo projelerine ağırlık verdi.
Radiohead, Şubat 2005'te kayıt çalışmalarına başladı.[39] Eylül 2005'te savaş bölgelerindeki çocuklara yardım amaçlı gönüllü bir kuruluş olan War Child'ın yardım amaçlı albümü Help!: A Day in the Life için piyano ağırlıklı bir şarkı olan "I Want None of This"i bağışladı. Albümün parçaları internet üzerinden satışa sunuldu ve en çok indirilen parça "I Want None of This" oldu. Fakat şarkı tekli olarak yayımlanmadı.[40] Bu sırada Radiohead'ın EMI şirketiyle olan anlaşması COM LAG EP'sinin yayımlanmasıyla sona remişti. Grup yeni albüm için şarkılar yazmaya başlamadan hemen önce Thom Yorke Time dergisine şöyle bir mülakat verdi: "Aslında ben kayıt şirketimizdeki insanları seviyorum, fakat onlara neden ihtiyacımız olduğunun sorulacağı vakit geliyor. Ve, evet, bu çürümüş işletme modeline "canınız cehenneme" demek bize alhaksızca bir zevk verebilir.[41] Grup sonraki albümlerini prodüktörleri Mark Stent ile birlikte kendi başlarına kaydetmeye başladılar, fakat 2006 sonlarında, 13 yeni şarkı seslendirdikleri Avrupa ve Kuzey Amerika turnesinden sonra yollarına Nigel Godrich ile İngiliz kırsal kesimlerindeki birkaç stüdyoda devam ettiler.[42] Albüm Haziran 2007'de tamamlandı ve New York City'de bir stüdyoda ana kopya işlemleri tamamlandı. [33]
Grubun yedinci albümü In Rainbows Ekim 2007'de internet üzerinden, müşterilerin istedikleri fiyatı verip indirebileceği şekilde yayımlandı. Albümün 1.2 milyon kez indirildiği iddia edilmesine[43] rağmen grup tarafından resmi bir açıklama yapılmadı. İnternet üzerinden yapılan satışın, ilerde yapılması planlanan CD albüm satışlarını yükseltmek için bir taktik olduğu ifade edildi.[43][44] Thom Yorke, Radiohead'in In Rainbows'un internet üzerinden sataşından elde edilen gelirin, grubun önceki albümlerinin hepsinin internet üzerinden yapılan satışlarının gelirinin toplamından daha fazla olduğunu ifade etmiştir.[45] Aralık 2007 başlarında, içinde albümün taş plak kaydı, stüdyo kayıtlarından bir bonus CD ve karton ciltli bir kitapçık bulunan bir "discbox" piyasaya sürüldü.[46] In Rainbows fiziksel olarak İngiltere'de Aralık sonunda XL Recordings, Kuzey Amerika'da ise Ocak 2008'de TBD Records tarafından satışa sunuldu.[47] Albümü dağıtımını Türkiye'de Equinox Müzik gerçekleştirdi.[48] Albüm, grubun Kid A'dan sonra ABD'deki en büyük başarısı oldu. İngiltere'de de zirveye çıkan 5. albümleri oldu. Albümün ilk teklisi "Jigsaw Falling into Place" İngiltere'de Ocak 2008'de yayımlandı.[49] Grup Mayıs 2008'de Kuzey Amerika, Avrupa, Güney Amerika ve Japonya'yı kapsayan bir turneye çıkacak.[43]
In Rainbows genelde olumlu eleştiriler aldı, hatta kariyerlerinin en iyi albümü olduğu söylendi. Eleştirmenler, albümün daha erişilebilir tonda olduğunu ve eski şarkılarına nazaran daha kişisel şarkı sözleri içerdiğini söylediler.[50] Jonny Greenwood albümün dağıtım ve fiyatlandırma politikasının sebepleri hakkında "Denemeye değer bir deneydi... İnsanları, bir an durup müziğin ne değerde olduğunu düşündürmek eğlenceliydi"[51] şeklinde bir demeç verdi. Thom York da albüm için "En uyumlu ve kesin biçimde, 'bizi neyin hareket ettirdiği'ni anlatma çabası. In Rainbows bizim klasik albümümüz, Transformer'ımız, Revolver'ımız, Hunky Dory'miz."[52] demiştir.
Radiohead'ın devamlı değişen müzik tarzının sebebi, grup üyelerinin farklı hünerleri ve müzikal zevkleri olmuştur. Grupta sadece baş gitarist Jonny Greenwood klasik müzik eğitimi almıştır.[53] Greenwood, gitarın yanında klavye, ondes martenot, banjo, viyola, armonika ve bilumum enstrüman çalabilen bir multi-enstrümantalisttir. Geçtiğimiz yıllarda elektronik ve dijital ses oynama araçları da kullandığı enstrümanlar arasına girdi. Fakat bunların bir bölümünü sadece konserlerde kullanmaktadır. Greenwood aynı zamanda "Climbing Up the Walls", "How to Disappear Completely", "Pyramid Song" ve "Faust Arp" gibi Radiohead şarkılarındaki yaylı orkestralarının aranjörlüğünü de yapmaktadır. Thom Yorke da gitar ve piyano çalar. Bir zamanlar Exeter Üniversitesi'ndeki "Flickernoise" isimli bir techno grubunda DJ'lik de yapmıştır.[12] Son zamanlarda iyice elektronik müziğe odaklanan Yorke, 2003'te katıldığı bir radyo programında eğer sadece gitarla veya sadece elektronik müzik yapmak arasında seçim yapmaya zorlansaydı, elektronik müziği tercih edebileceğini söylemiştir.[54]
Grup kurulduğundan beri hem şarkı sözü üretimi hem de müzikal olarak gruba Thom Yorke liderlik etmektedir. 2000 yılında bir söyleşide Yorke; "Biz Birleşmiş Milletler gibiyiz ve ben Amerika'yım.[12] demiştir. Bunun bir istisnası şarkı sözü yazarlığı olabilir. Her ne kadar nerdeyse bütün şarkı sözleri Thom Yorke'un olarak görünse de, aslında bütün üyelerin şarkı sözlerine katkısı olmaktadır. Bir röportajlarında şarkı sözü yazımında bütün üyelerin bir bütünün bileşenleri gibi olduğunu belirtmişlerdir.[31] Sonuç olarak bütün şarkı sözleri, muhtemelen en büyük katkıyı yapan Thom Yorke'un adı altında gösterilmektedir. Kid A/Amnesiac kayıt dönemi grubun müzik tarzında değişim getirdiği gibi, çalışma tarzında da değişiklikler getirmiştir.[31] Ed O'Brien durumu şöyle belirtmiştir: "Eğer farklı tonda bir müzik yapmaya karar verdiyseniz, metodolojiyi değiştirmek zorundasınız... Herkes endişeli olur. Ben bir gitaristim ve birden mesela bir parçada hiç gitar kullanılmıyordur, veya davul yoktur. Jonny, Coz, (Collin Greenwood) Phil ve benim buna alışmamız gerekiyordu.[31]
Grubun müzik tarzındaki gitardan elektroniğe doğru kayma sürecinde, grup üyeleri enstrüman kullanımında daha fazla esneklik geliştirdi. Bu durumda bir parçanın enstrüman gereksinimlerine göre bütün üyeler konumlarını tekrar belirleyebilmektedir.[31] Kid A ve Amnesiac kayıtlarında Thom Yorke klavye ve bas gitar çalarken, baş gitarist Jonny Greenwood gitardan ziyade ondes martenot başında bulunuyor; bas gitarist Colin Greenwood da örneklemeyle meşgul oluyordu. Ed O'Brien ve Phil Selway de asıl enstrüman olarak gitar ve davul kullanırken, davul makinesi ve dijital ses oynama araçlarını da kullanmaktaydı.[31] 2003 yılındaki Hail to the Thief kayıtlarında da farklı açılımlar oldu. Bunu Yorke; "gruptaki gücüm açıkça dengesizdi ve ne pahasına olursa olsun grubun düzenini altüst edebiliyordum. Şimdi durum daha sağlıklı, eskisinden daha demokratik."[55] şeklinde ifade etmiştir.
Başlarda Radiohead'ın esin kaynakları Queen ve Elvis Costello; Joy Division ve Magazine gibi post-punk müzisyenleri ile R.E.M., Pixies, The Smiths, ve Sonic Youth gibi 1980'lerin alternatif rock müzisyenleriydi.[8][7][17] 1990 ortalarında OK Computer albümünden sonra, grup elektronik müziğe ve özellikle Massive Attack gibi trip-hop gruplarına ve DJ Shadow gibi enstrümantal hip hop tarzına eğilim gösterdiler. Grup üyeleri OK Computer albümlerinde bu şekilde bir tarz değişiklik geçirdiğini ifade etmiştir.[56] Bu albümde esinlendikleri diğer sanatçılar Miles Davis ve Ennio Morricone, ile The Beatles ve The Beach Boys gibi 1960'ların gruplarıydı.[21][7] Jonny Greenwood, besteci Krzysztof Penderecki'yi de OK Computer şarkısının tonu için esin kaynağı olarak gösterir.[21] Bu dönem içersinde, eleştirmenler OK Computer ile Pink Floyd gibi progresif rock gruplarının albümleri arasında benzerlikler olduğunu söylemişlerdir,[57] fakat grup, müzik tarzlarının progressive rock müzisenlerinden ciddi şekilde etkilendiğini inkar etmiştir.[58]
Kid A ve Amnesiac albümlerindeki elektronik müzik ağırlığı, Thom Yorke'un Autechre, Aphex Twin, Boards of Canada ve Squarepusher gibi Warp Records müzisyenlerinin gliç, ambient techno ve IDM olarak tanımlanan müzik tarzlarına olan hayranlığından kaynaklanıyordu.[12] Ayrıca caz müzisyenleri Charles Mingus ve Alice Coltrane, ile Can and Neu! gibi 1970'lerin Krautrock grupları da bu dönemdeki başlıca esin kaynaklarındandır.[59] Jonny Greenwood'un 20. yüzyıl klasik müziğine ve Penderecki ile Olivier Messiaen'e olan ilgisi de gittikçe artıyordu ve bu Kid A'daki birkaç parçada iyice belirginleşiyordu. Greenwood bu albümde en eski elektronik enstrümanlardan biri olan Ondes Martenot'u kullandı.[8]
Elektronik müziğin etkisi Hail to the Thief albümünde de görülür, fakat bu albümde gitar, Kid A ve Amnesiac albümlerine nazaran daha çok kullanılmıştır.[36] Bu dönemde de The Beatles, Neil Young, Can ve klasik müzik, grup üzerindeki etkisini sürdürmüştür.[60][61] In Rainbows albümünün hazırlıklarına başladıkları 2005 yılı ve sonrasında grup deneysel rock, elektronik ve hip-hop müziklerine hala ilgi duyduğunu belirtirken özellikle Liars, Modeselektor, Spank Rock ve M.I.A. isimleri öne çıkmıştır.[62][63] Grup üyeleri reggae ve dub müziğe ilgi duyduklarını belirtmiştir.[64] 2007 yılında Trojan Records şirketinin çıkardığı Jonny Greenwood Is the Controller isimli çalışmada Jonny Greenwood'un en beğendiği dub müzikelerinden bir seçki sunulmuştur.
Özellikle Kid A ve Amnesiac albümleri grubun popülerliğini arttırdıysa da,[35] The Bends ve OK Computer albümlerinin uzun süre devam eden etkisi Britrock müziği etkilemeye devam etti. 1990 sonlarında ve 2000 başlarında birçok eleştirmen başka grupların müziklerini Radiohead'inkilerle kıyaslıyordu. 2000 yılında MTV'de gruba "Travis, Coldplay ve Muse gruplarının kariyerlerini tıpkı sizin 1997'de yaptığınız gibi inşa etmesi konusunda ne hissediyorsunuz?" diye sorulduğunda, Thom Yorke "Kid A'e başarılar" diyerek cevap vermiştir.[8] Ayrıca Bloc Party[65][66], The Roots[67] ve Hanson[68] grupları ile John Mayer'ın da[69] Radiohead'den etkilendikleri iddia edilmiştir. Rock müzisyenlerinin yanında, caz ve klasik batı müzisyenleri de Radiohead'in Kid A ve Amnesiac şarkılarından örnekleme ya da "cover" yapmışlardır.
Grup, prodüktörleri, ses mühendisleri, (özellikle Nigel Godrich) ve grafik tasarımcıları Stanley Donwood ile sıkı ilişki içersindedir. Godrich The Bends albümünden beri grupla birlikte çalışıyor ve OK Computer albümünden beri de grubun eş-prodüktörü. [71] Hatta bazen kendisi hakkında, George Martin'in The Beatles ile olan ilişkisine benzer olarak, grubun görünmez altıncı üyesi benzetmesi yapılmaktadır.[71] Grubun uzun süre birlikte çalıştığı isimlerden biri olan Donwood da, 1994 yılından beri grubun bütün kapak tasarımlarını yapmaktadır.[72] Donwood genellikle sanat okulunda tanıştığı Thom Yorke ile çalışır; bu çalışmalarda Yorke müstear ismi "Tchock" ya da "The White Chocolate Farm"ı kullanır.[73] Donwood'un yapımları yağlı boyalar, dijital illüstrasyonlar, kolajlar, antika posterler ve grubun internet sitesi tasarımını kapsamaktadır. Röportajlarda, tasarımlarında grubun müziğinin görsel eşdeğerini oluşturabilmek için grubun kayıt stüdyosunda çalıştığını belirtmiştir.[74] Donwood, Thom Yorke ile birlikte yaptığı kütüphane kitabı şeklinde tasarlanmış Amnesiac albümüyle "En iyi kayıt ambalajı" dalında Grammy ödülü kazandı.[72]
Grubun birlikte çalıştığı diğer sanatçılar Graeme Stewart, Dilly Gent ve Peter Clemens'tir. Stewart, Kid A/Amnesiac döneminden beri Radiohead'in ses mühendisliğini yapmaktadır. Ayrıca Jonny Greenwood'un ve Thom Yorke'un solo albümleri Bodysong ve The Eraser için de ses mühendisliği yapmıştır. Grant, OK Computer albümünden beri grupla birlikte çalışıp, şarkı kliplerini çekecek uygun yönetmen bulma göreviyle vazifelendirilmiştir.[75] Takma adı "Plank" olan grubun konser teknisyeni Peter Clemens de The Bends albümünden beri grupla çalışmakta ve hem konser hem stüdyo kayıtlarında enstrümanları ayarlama görevini yerine getirmektedir.[7]
Albümleri
* Pablo Honey (1993)
* The Bends (1995)
* OK Computer (1997)
* Kid A (2000)
* Amnesiac (2001)
* Hail to the Thief (2003)
* In Rainbows (2007)