Aylardır dünyada büyük bir kitlenin afyonu “vampir” temalı diziler, filmler, kitaplar...
Doğru, vampirlere ilgi hiçbir zaman yok olmadı. Bram Stoker’ın “Drakula”sıyla başladı, Anne Rice’ın “Vampirle Görüşme”sine ve günümüzün “Twilight” (Alacakaranlık) ve “True Blood” fenomenine kadar çocukluğumdan bugüne vampirsiz bir dönem geçirdiğimi hatırlamıyorum.
Eric Nuzum’un dediği gibi “Popüler kültürde vampirler hamamböcekleri gibidir. Her zaman ortadaydılar. Bir kez onları fark ettiniz mi, her yerde karşınıza çıkarlar.”
Ve yine şu sıralar, belki öncekilerden daha da ısrarla, popüler kültürün tahtında ağzının kenarından kan damlayan, buz gibi yakışıklı ve ölümüne seksi sivridişliler oturuyor. Daha da bir süre oturmaya devam edecekler gibi görünüyor.
Dünya kendini vampir akımına öyle kaptırmış durumda ki, televizyondan sinemaya ve edebiyata, modadan kozmetiğe aklınıza gelecek her alanda ciddi bir vampir etkisi söz konusu.
Bu akımın ağına takılanlar arasında ön saflarda yer alıyorum. Öylesine kaptırdım ki gerçekle ilişkimi yitiriyorum gibi geliyor. Rüyalarım her zaman zengin olmuştur; fakat şu son dönemde vampirler bilinçaltıma girdiğinden beri rüyalarım da izlediğim vampir hikâyelerinin içine taşındı. Hiç şikayetim yok; gündelik hayatın sıradanlığını kırmak için fantastik rüyaların üstüne yok...
Sadece ben değil, aylardır milyonlarca kişi, hep birlikte vampirlerle kafayı yiyoruz.
Farkında değilseniz rakamlara bakın: Stephenie Meyer’in romanı “Twilight” (Alacakaranlık) serisindeki kitaplar dünyada 8 milyon adet sattı, serinin ilk kitabından uyarlanan film 179 milyon dolar gişe hasılatı yaptı; “True Blood”ı her hafta 4 milyon kişi izliyor, Amazon.com’daki “en çok satan 100 kitap” listesinin yüzde 10’u son bir yıldır vampir temalılardan oluşuyor. Facebook ve Myspace.com’daki “Vampir Savaşları”na yüzbinlerce kişi katılıyor.
Vampir çekiciliği
Peki vampirlere olan bugünkü aşırı ilgimizin nedeni nedir?
Bir kere, şunu belirtelim... Bugünkü vampir hikâyelerinin ana kahramanları şeytani oldukları kadar insanlaştırılmış durumdalar da. Âşık oluyorlar, insanlarla birlikte yaşıyorlar, sevişiyorlar, çalışıyorlar; gözyaşları yerine kan aksa da ağlıyorlar... Ve birçoğu kendini eğiterek insan kanı içmiyor, vejetaryen oluyor.
Orta noktayı bulunca izleyicileri, özellikle de kızları tavlıyorlar. Kadınlar iyi adamlarla evlenseler de “kötü çocuklara” âşık olurlar ve vampirler günümüzün “kötü çocukları”. “Vampire Diaries” adlı dizinin senaristi Julie Plec, “Vampir yeni James Dean” diyor.
Seks ve ölümsüzlük vampirlere olan ilginin temel nedeni olmuştur hep. Ve bu unsurları da içinde barındırarak günümüze taşınan modern vampirler gerçek birer arzu nesnesi haline dönüşmüş durumda.
Tasarımcı Rick Owens “vampir çekiciliğini” şu sözlerle tanımlıyor: “Kendimizi bıraksak nasıl canavarlara dönüşebileceğimizi hayal etmek bize zevk veriyor. Ahlaksızlık, arzuladığımız birini yiyip bitirme, tüketme, ona sahip olma fikri hepimizi cezbeder.”
Bence bugünkü vampir akımının bu kadar insanı içine alıp sürmesinin sırrı günümüz vampir hikâyelerinde “iyi” ve “kötü”nün iyi dengelenmesi.
Herkesin içinde iyi ve kötü bir aradadır hesabı...
Vampirlerin de yeri geldiğinde sizin, benim gibi wii oynayan, merhametli, âşık olabilen yaratıklar olduğunu görünce rotayı onlara doğru çevirmek kaçınılmaz oluyor.
Milliyet - 5 Ağustos Çarşamba 2009